“Sadece nefes almak değildir yaşamak…”
“Sekiler Köyü, Tosya ilçesinin bir köyü olup merkez ilçeye 14 kilometre uzaklıktadır. Telefon santrali, misafirhane, ziraat teknisyenliği binaları olan, güzel bahçeleri olan hatta yol üstünde bir de kömür madeni olan büyükçe bir köydür.”
Yolum güzel bir bahar günü düştü bu güzelim köye, ağaçlar bembeyaz çiçek açmış, yer ise yemyeşil çimenler, papatyalar, her çeşit çiçeklerle bezenmiş bir halı gibi, kısaca her şey insana yaşama sevinci veriyor.
Adı üstünde bahar gelmiş.


Köy meydanında bulunan caminin etrafında iş makineleri düzenleme yapıyorlarken ben de biraz çevreyi gezmeye başladım.
Bir park dikkatimi çekti, çok güzel görünüyordu.
Bir köy için oldukça sıra dışı bir görünüm olduğunu düşünerek merakla park içinde gezmeye başladım. Güzel bir peyzajla farklı ağaçlarla donanmış, yerde bir kitap sayfası şeklinde kitabe var üstünde dizeler yazılı. Bankların üstünde hep aynı yazı Funda N.Kahveci yazıyor.
F şeklinde bir çeşme yapılmış, altta kuşların yıkanması ve su içmesi için küçük bir havuzu bile var.


Kim acaba diye düşündüm Funda,
Giriş kapısına tekrar gittim, bir tabelada kısa hayatının kısa bir öyküsü konmuş.
“25 Aralık 1973`te dünyaya gelen, 21 yaşında kaybettiğimiz ancak kısacık hayatına, insanların belki 70 yılda yaşayamadıkları, şiirden müziğe birçok tutkuyu sığdıran, yaşasaydı çok başarılı olacak olan keman sanatçısı.
Eğitimci bir anne babanın kızı olarak dünyaya geldi. Doğuştan var olan üstün bir müzik yeteneğine sahipti. Müzikle ilk defa ilkokul 3. sınıfta TRT AnkaraÇocuk Korosu’na girerek tanıştı. 1984 yılında Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı’na girdi. 1994 yılında okulunu bitirdi ve Akdeniz gençlik orkestrası sınavını kazanarak Fransa, İtalya ve Tunus’ta konserler verdi. Aynı yıl yüksek lisans ve araştırma görevliliği sınavlarını kazanarak bölümünde keman öğretmenliğine başladı.
Ünlü bir kemancı olmak ve şiir kitabının yayınlanması en büyük idealiydi. 


08.01.1995 günü, makine yüksek mühendisleri cem kendi ve Alper Kılınç ile birlikte, ülkemizde dizginlenemeyen trafik cinayetinde, hayatının baharında iken yaşamını yitirdi.
Kastamonu’nun Tosya ilçesi, büyük sekiler köy’ünde ulu bir meşe ağacının gölgesinde yatmaktadır.”
Funda, kısacık hayatına ne çok şey sığdırmış,
“Şiir kitabının yayınlanması en büyük idealiydi.” Diye yazmışlar arkadaşları, ailesi kızının dileğini yerine getirip yayınlamış kitabını.
Babası Ahmet Kahveciden bana şiir kitabını yolladı. Adı “Her şeye Rağmen” sayfalarını karıştırıyorum, bir şiir dikkatimi hemen çekiyor.
… 


Doya doya yaşadım, 
Üzülmedim, 
Mutluydum, 
Diyebilecek miyim? 
Yarın olsa son günü hayatımın, 
Bunları yaşayıp.
Tadabilecek miyim?

 
Bu park belki edebiyatımızın, belki de müziğimizin çınarı olabilecekken,
Henüz körpecik bir funda iken,
Henüz 21 yaşındayken hayattan koparılan talihsiz Funda’nın anısına ailesi tarafından yaptırılmış.
Bir bahar günü parkta oturmuş sırtımı bahar güneşine vermiş altında oturduğum söğüdün rüzgârda salınışını izlerken, Funda’yı düşünüyorum.
Baharı ve daha yaşayacağı göreceği nice baharları çalınan Funda’yı düşünüyorum

Baharımı çaldılar sessizce. Sessizce, dillenmemiş aşkımı çaldılar.
Kabaran yüreğimi orada bıraktılar.
Bıraktılar.
Ve orada bekliyorum.
Bekliyorum. 
Birgün elbet, 
Birgün mutlaka 
O yerde buluşmayı

Tosya Büyük sekiler mezarlığındaki ulu meşe, esen her bahar yelinde incecikten bir keman sesini taşır uzaklara,
Dolunayda ay ışığı sonatını söyler belki de ardı orman önü ova olan meşe ağacı.
Ve Funda’nın da dediği gibi,
“Sadece nefes almak değildir yaşamak”

Kastamonu Postası - 11.05.2012

PAYLAŞ